Güncel Bilgi

Makaleler - Haberler

Hukuk, Arabuluculuk, Avukat Bürosu
Türk Ceza Kanununda Bilişim Alanında Suçlar

BİLİŞİM SİSTEMİNE GİRME SUÇUNUN ANALİZİ

A - Madde metni :

5237 sayılı YTCK’nın “bilişim sistemine girme” kenar başlıklı 243. maddesi;

          “(1) Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren ve orada kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.

           (2)Yukarıdaki fıkrada tanımlanan fiillerin bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir.

          (3) Bu fiil nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde düzenlenmiştir.

         765 sayılı TCK’nunda düzenlenmemiş olan ve Tük Hukukunda ilk defa öngörülen bir suçtur. Daha önce 1997, 2000 ve 2003 Türk Ceza Kanunu Ön Tasarı’larında düzenlenen bu suç 5237 sayılı Kanun ile ceza normu haline gelmiştir.

 

B - Genel olarak :

TBMM Genel Kurulundaki görüşmelerde 243. maddeye ilişkin önemli değişikler yapılmıştır. Verrilen önergeyle yapılan değişiklikler sunlardır;

1. 5237 sayılı TCK’nınİkinci Kitabının, Üçüncü Kısmının Onuncu Bölüm başlığı, ‚Bilişim Alanında Suçlar’ olarak değiştirilmiştir.

2. 243. maddenin (1) numaralı fıkrasındaki, -giren veya kalmaya devam eden- ibaresi, -giren ve kalmaya devam eden – şeklinde ve fıkradaki –iki yıla kadar hapis veya adli para cezesı- da, -bir yıla kadar hapis veya adli para cezası- olarak değiştirilmiştir.

3. 243. maddenin (3) numaralı fıkrasındaki –iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına- ibaresi, -altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına- şeklinde değiştirilmiştir. 

Değişiklik önergesinin gerekçeside;

’Suç tanımlamalarında belirliği sağlamak ve ceza miktarlarını işlenen fiilin ağırlığına uygun olarak belirlemek amacıyla madde metninde değişiklik yapılması uygun görülmüştür.’ denilmektedir[1]. TBMM Genel Kurulunda verilen önerge ile 243. maddenin 1. fıkrasında yapılan değişilikler neticesinde, suçun işlenmesi oldukça güç hale gelmiştir. 

C - Korunan Hukuki Yarar :

5237 sayılı Kanun’un 243. maddesi ile korunan hukuki başlıca hukuki yarar, bilişim sisteminin güvenliğidir. Bilişim sistemine girme suçunda, verilerin ele geçirilmesi koşulu aranmaksızın, yani veriler ele geçirilsin veya geçirilmesin bilişim sisteminin tamamına veya bir kısmına[2] hukuka aykırı olarak girilmesi suç haline getirilmiştir. Burada bilişim sisteminin güvenliğinin ihlal edilmesi önlenmek istenmiştir. Bu haliyle hüküm, Avrupa Siber Suç Sözleşmesi’nin 2. maddesinde yer alan  “hukuka aykırı erişim” düzenlemesine kısmen paralel bir hükümdür.[3]Bu konuya ilişkin birkaç görüş şu şekildedir;

Bir görüşe göre, 5237 sayılı TCK’nında, bilişim suçlarının düzenlenme yeri, benzer konuların bir arada toplanmış olması ve madde içeriklerinde de konu bütünlüğünün gözetilmesi, 765 sayılı TCK’nınla ilgili eleştirileri karşılamaktadır. 243. maddedeki suçla korunan hukuki yarar, bilişim sisteminin güvenliğidir. Bilişim sistemine hukuka aykırı erişimin engellenmesiyle, sistemi kullananların çok sayıda farklı türden çıkarları korunmaktadır. Bu çıkarların başlıcaları; verilerinin gizliliğinin korunması, özel hayatın dokunulmazlığı, kişi veya kurumların ihtiyaç duyduğu güvenlik duygusu gibi farklı hukuki yararlardır. Bir bilişim sisteminin yanlızca güvenlik sistemlerinin kırılarak girilmesi ve orada kalınması sonucunda bile, o sistemin güvenilirliği konusundaki genel kanı yok edilmektedir[4].

5237 sayılı Kanun daki düzenlemeye ilişkin benzer bir görüş de, korunmaya çalışılan birden fazla hukuki yarar  olduğu şeklindedir[5]

Bilişim sistemine girme ve orada kalmaya devam etme suçuyla korunan hukuki yarar  bilişim sisteminin güvenliğidir. Bilişim sistemi ve içerisinde yer alan veri ve programlar, sistem sahibinin özel alanı içine girmektedir. Bu alana sahibinin izni olmaksızın girilmesinin suç sayılması gerektiğinden, burada koruma altına alınmak istenen hukuki yarar; özel hayatın dokunulmazlığı, veri ve sırların gizliliğinin korunması ile kişi veya kurumların ihtiyaç duyduğu güvenlik duygusudur. Anayasanın 20. maddesineki ’özel hayatın gizliliği’ne ilişkin maddesine paralel bir hükümdür. 

Kanunkoyucu, bilişim sistemine yetkisiz erişimi tek başına suç olarak kabul etmemiştir. Suç, yetkisiz erişimden sonra erişilen sistemde kalmak fiiliyle gerçekleşmektedir. 243. madde, anlık erişimlerde korunmaya değer hukuki yarar görmemektedir. Maddenin bu şekilde düzenlenmiş olmasına ilişkin bir görüş şu şekildedir;

Yanlızca yetkisiz erişim suç sayılmadığına göre, suçla korunan hukuki yarar, bilişim sisteminin güvenliğidir düşüncesi tartışmalı hale gelmektedir. Eğer, en başta bilişim sisteminin güvenliği korunmak istenseydi, suç için gerekli olan, kalmaya devam etme, unsuruna yer verilmezdi. Bir başka ifade ile, 243. maddenin (1) numaralı fıkrasında bilişim sisteminin güvenliği koruduğu ancak, kalmaya devam etme niteliği taşıyan yetkisiz erişimlerden sonra düşünülebilir. Buysa, 243/1 maddesinin işlenmesini ya da uygulanabilmesini oldukça güçleştirmektedir. Maddedeki fiilde kalmaya devam etme (temadi), suçun unsuru niteliğinde olduğuna göre, korunan hukuki yarar, bilişim sistemini kullananların belli bir süreden sonra rahatsız edilmemesidir. Bunun yanında, suçun hedefi durumundaki sistem sahiplerinin çıkarlarının zedelenmemesi de korunan hukuki yararlar arasındadır [6].

Maddede düzenlenme şekline göre, bilişim sistemine girme ve orada kalmaya devam etme suç olarak düzenlendiğinden, milkiyet hakkı korunan hukuki yarar değildir.  Nitekim madde sistemde bulunan verilerin elde edilmesi gibi bir unsuru barındırmamaktadır. Yanlızca, ilk fıkrada geçen suçun ağırlaştırıcı nedeni olarak düzenenlenen üçüncü fıkradaki suç işlendiğinde, yani sistemin içerdiği verilerin yok olması veya değişmesi durumunda, mülkiyet hakkı da korunan yarar haline gelecektir. 

D - Maddi Öğe :

Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesinin 2. maddesi, bilişim sistemine yetkisiz girmeyi öngörme ve cezalandırmayı tavsiye etmiştir. 243. madde, bu tavsiye kararına paralel gibi gözükse ise de, TBMM Genel Kurulunda yapılan değişiklikle 243. maddede bilişim sistemine yanlızca yetkisiz girme suç olarak sayılmamıştır. Yabancı ülkelerdeki kimi düzenlemelerde, bilişim sistemine yetkisiz girme veya kalmaya devam etme seçimlik hareketler olarak kabul edilmiştir[7]

1. Fail

Suçun faili herkes olabilir. Failin görevinin ve sıfatının suçun nitelenmesi bakımından bir önemi yoktur. Suç eğer bir tüzel kişi yararına bir gerçek kişi tarafından işlenmiş ise, tüzel kişi hakkında YTCK’nın 246. maddesi gereğince güvenlik tedbirleri uygulanır.

2. Mağdur

Gerçek veya tüzel kişi herkes suçun mağduru olabilir.

3. Hareket - Netice

43. maddenin 1. fıkrası ile bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak girmek ve orada kalmaya devam etmek fiili suç haline getirilmiştir. Bu konuda madde metni ile gerekçe arasında bir takım çelişkiler oluşmuştur. 243. maddenin gerkçesinde şu şekilde açıklanmıştır[8]

'Bilişim sistemlerine karşı suçların düzenlendiği Bölümde yer alan bu maddede bilişim sistemine girme fiili suç olarak tanımlanmıştır. Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunların otomatik işlemlere tabi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir. 

Maddenin birinci fıkrasında bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak girmek veya orada kalmaya devam etmek fiili suç haline getirilmiştir. Sisteme, hukuka aykırı olarak giren kişinin belirli verileri elde etmek amacıyla hareket etmiş bulunmasının önemi yoktur. Sisteme, doğal olarak, haksız ve kasten girilmiş olması suçun oluşması için yeterlidir.’ 

Madde gerkçesinde açıkça bilişim sistemine girme fiili suç olarak sayılmışken, TBMM Genel Kurulunda yapılan değişiklikle bu durum suç olmaktan çıkmıştır. Bunun neticesinde de gerekçe ile yasal düzenleme arasında çelişki ortaya çıkmıştır.

Suçun gerçekleşmesi için girme ve sistemde kalma fiillerinin dışında ayrıca bir zarar doğması aranmadığı için bu suç bir tehlike suçu[9] olma özelliğini taşır. Bu suç tipinde fail tarafından yapılan hareket ile gerçekleşen netice arasında bir zaman dilimi bulunmamaktadır. Hareketin yapılmasıyla sonuç gerçekleşeceğinden bu suç neticesi harekete bitişik bir suçtur. “Orada kalmaya devam etme” fiilinin oluşabilmesi için yeterli ve makul bir sürenin geçip geçmediği, karşılaşılan her somut olayın özelliklerine göre hakim tarafından takdir edilecektir. Ayrıca failin sistemde kalmaya devam etmesi sırasında suç sürmekte olduğundan, bu suçun kesintisiz (mütemadi) suç[10] tipinde olduğu kabul edilir.

Fail suçu sisteme girmeden işleyemez. Ancak sisteme girdikten sonra, sistem içerisindeki verileri kontrol edebilir, veri akışını izleyebilir, veriler üzerinde oynama yapabilir veya sistemi bozmaya yönelik işlemler yapabilir veya hiçbirşey yapmayabilir. Örneğin[11], fail sisteme bifiil girmeden elektronik posta yoluyla mağdura truva atı programı gönderse, mağdur bu programı sistem içine alsa, program kendisini sistem dosyalarına kopyalasa, truva atını sisteme yerleştiren şahıs sistem içine henüz girmediğinden suç gerçekleşmeyecektir. Ancak söz konusu truva atı özelliği taşıyan program vasıtasıyla sisteme girdiği ve kalmaya devam ettiği takdirde suç gerçekleşir. Özellikle bu son halde truva atı özellikli program posta yoluyla bir başka programın veya ses dosyasının uzantısı olarak kamufle edilmiş tarzda birisine gönderilmektedir. Postayı alan kişi iletiyi kendi rızası ile açmakta farketmediği zararlı yazılımı bilişim sistemine bizzat kendisi almaktadır. İleti açılır açılmaz bu iletinin eklentisi olarak gönderilen casus yazılım kendisini sistemin değişik yerlerine gizli bir şekilde kopyalamaktadır. Görüldüğü gibi iletiyi gönderen şahıs burada bu safahata kadar bilişim sistemine fiili olarak hiç girmemektedir. Ancak sistem içine değişik yöntemlerle sokulan casus program sayesinde fail her an sisteme ulaşabilir hale gelmekte, sistem içinde her yapılan işlemi istediği takdirde izleme imkanına kavuşmakta, yani o sistem içine nüfuz edebilmektedir. Bu imkanı sağlayacak unsurları, zararlı programları bu şekilde programa sokan ve orada bulundurmaya devam eden ancak sisteme hiç girmeyen ve bu arada da yakalanan bir şahsı fiilen sisteme girmediği için bu maddeye göre cezalandırmak mümkün değildir. 

Madde gerekçesinde suçun kasten işlenebileceği belirtilmiştir. Taksirle işlenebilen bir suç değildir. Bir bilişim sistemine girme kastı olmaksızın girme sonucunu doğuran fiileri isteyerek yapan, ancak girme iradesi bulunmayan yani bilşim sistemine bir şekilde giren kişi kastı bulunmuyorsa suçlu sayılmayacaktır. 

Maddenin ikinci fıkrasında “birinci fıkrada tanımlanan suçun bedeli karşılığında yararlanılan sistemler hakkında işlenmesi halinde” denerek, suça etki eden hafifletici neden düzenlenmiştir. Bedeli karşılığında yararlanılabilen sistemden anlaşılması gereken; ücret karşılığı  hizmet veren web siteleri, internet cafe gibi yerlerde olduğu üzere belirli bir bedel karşılığı bilişim sisteminin kiralanması, bir kuruluş tarafından belli bir sistemin bedel karşılığı sunulması (örneğin anlaşmayla cep telefonlarına bilişim sistemi üzerinden reklam içi mesaj yollanması), belli bir dönem ya da zamanda bedel karşılığı internet bağlantısının sağlanması halleridir.[12]

Maddenin üçüncü fıkrasında ise bilişim sistemine yetkisiz erişim[13] ve orada kalmaya devam etme fiili neticesinde “sistemin içerdiği verilerin yok olması veya değişmesi” hali tanımlanarak, suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali düzenlenmiştir. Sistem içindeki bütün soyut unsurlar,  üçüncü fıkrada geçen ‘veri’ teriminin kapsamındadır[14].

E - Manevi Öğe :

Suçun manevi unsuru, kanunda suç olarak belirlenen bir eylemin bilerek ve istenerek yapılmasıdır. Bilişim sistemine girme ve orada kalmaya devam etme suçunun manevi unsuru kasttır. Burada suç genel kast ile işlenebilir. Maddede özel kast düşündürecek bi düzenleme yapılmamıştır. Suçun faili bilerek ve isteyerek bilişim sistemine girmeli orada kalmaya devam etmelidir. Suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir. Hukuka uygun olarak sisteme iren kimsenin, Kanunla ya da ilgilinin rızasıyla izin verilen sürecin dışında sistemde kalmaya devam etmesi de suçu oluşturucaktır[15]

F - Suçun Özel Görünüş Şekilleri :

1. Teşebbüs

Suç sisteme girme ile tamamlanmış olmaz. Sisteme girdikten sonra kalmaya devam edilmesi ile suçun tamamlanması söz konusu olur. Failin sisteme girdikten sonra kalmaya devam etmesi kesintisiz özellik taşıyan bir harekettir. Düzenlenen suç tipi mütemadi suçtur. Mütemadi suç tipine zorunlu kesintisiz suçta denilmektedir. Bu tür suçların ani olarak işlenme olasılığı yoktur. Neticenin bir süre devam etmesi ile suç tamamlanmış olur[16]

2. İştirak

Bu suça iştirakin her hali mümkündür. 

3. İçtima

Bir kimsenin diğer bir kişiye ait bilişim sistemine girmesi ve kalmaya devam etmesi eylemini bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı birden fazla işlenmesi durumunda, zincirleme suça ilişkin YTCK’nın 43/1. maddesi gereğince bir cezaya hükmedilir. Bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Zincirleme suç hükümleri, aynı suçun birden fazla kişiye karşı değişik zamanlarda işlenmesi halinde uygulanamaz.

Failin bilişim sistemine girdiği sırada sistemdeki verileri bozma, yok etme, değiştirme eylemlerini kasten gerçekleştirmiş olabilir. Bu durumda YTCK’nın 243. ve 244. maddelerinde düzenlenmiş olanlar suçlar gerçekleşmiş olur. Failin sisteme girmesi ve orda kalmaya devam etmesi ile 244. maddede düzenlenen verileri yok etme, bozma ve sistemi engelleme suçunun ağırlaştırıcı nedeni değildir. Burada YTCK’nın 42. maddesinde düzenlenmiş olan bileşik suç hükümlerinin uygulanması mümkün olmaz. Gerçek içtima hükümleri uygulanır. 

G - YAPTIRIM :

Bir bilişim sisteminin veya bir kısmına hukuka aykırı şekilde giren ve sistemde kalmaya devam eden kimseye bir yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir. Kanunkoyucu burada seçimlik ceza öngörmüştür. Maddenin ikinci fıkrasında, suçun bedeli karşılığı yararlanılabilen sistemler hakkında işlenilmesi durumunda ise verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Maddenin üçüncü fıkrası ise, sisteme girme ve kalmaya devam etme eylemi nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunacağı düzenlenmiştir. Suçun kovuşturulması şikayete bağlı değildir. 

 

 BİLİŞİM SİSTEMİNİN İŞLEYİŞİNİN ENGELLENMESİ, BOZULMASI, VERİLERİN YOK EDİLMESİ VEYA DEĞİŞTİRİLMESİ SUÇUNUN ANALİZİ

A - Madde metni :

5237 sayılı YTCK’nın “Sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme suçları” kenar başlıklı 244. maddesi;

“(1) Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan kişi, bir yıldan beş yıla  kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Bu fiillerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir. 

B - Genel Olarak :

5237 sayılı TCK’nın 244. maddesinin gerekçesinde (1) numaralı fıkra için, ’Maddenin birinci fıkrasında bir bilişim sisteminin işleyişini engelleme, bozma, sisteme hukuka aykırı olarak veri yerleştirme, var olan verileri başka bir yere gönderme, erişilmez kılma, değiştirme ve yok etme fiilleri, suç olarak tanımlanmaktadır. Böylece sistemlere yöneltilen ızrar fiilleri özel bir suç haline getirilmiştir. Aracın fizik varlığı ve işlemesini sağlayan bütün unsurları, söz konusu suçun konusunu oluşturmaktadır. Fıkrada seçimlik bir suç meydana getirilmiştir.’ denilmiştir.

Madde gerekçesinde birinci fıkradan söz edildiği halde, getirilen açıklama, 244. maddedeki (1) ve (2) numaralı fıkraları kapsadığı görülmektedir. TBMM Adalet Komisyonu tarafından kabul edilen Tasarı metninde, 244. maddenin (1) ve (2) numaralı fıkraları, ’(1) Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen, bozan, sisteme hukuka aykırı olarak veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen, erişilmez kılan, değiştiren, yok eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.’ şeklindeydi. TBMM Genel Kurulunda bu fıkra, (1) ve (2) numaralı fıkra olarak iki farklı parçaya ayrıştırılıp, cezalar farklı hale getirilmiştir. 

Karşılaştırmalı hukukta,  ’bilişim sistemlerinde yer alan  verilerin, programların kısmen veya tamamen tahrip edilmesi, değiştirilmesi, fonksiyonları üzerinde oynanması, normal işleyişinin engellenmesi, erişimin kısıtlanması gibi fiiller’ genel olarak bilişim sistemlerine karşı işlenen nas-ı ızrar suçlar olarak düzenlenmiştir. Bu ülkelere örnek olarak, Fransa Ceza Kanunu m. 323 . 1, 323 . 2, Almanya Ceza Kanunu m. 303 a gösterilebilir[17]

C - Korunan Hukuki Yarar :

Suç ile korunan hukuki değer karma bir nitelik göstermekle birlikte, bilişim sistemlerinin içerdiği veriler üzerinde tasarruf yetkisi bulunan kişinin verilerle oluşturulan yazılım, ekonomik bilgiler, bilimsel çalışma, bilgi vb. değerlere herhangi bir engel, arıza ya da geçikme olmaksızın ulaşması ve kullanmasındaki çıkarıdır[18]

Öncelikle bilişim sistemlerinin somut unsurlarına verilecek zarar nedeniyle koruma altına alınmak istenen hukuki yarar mülkiyet hakkıdır. Maddenin ikinci fıkrasında geçen “verilerin bozulması, değiştirilmesi, erişilmez kılınması, sisteme veri yerleştirilmesi, varolan verilerin başka yere aktarılması” fiilleriyle ise, söz konusu veriler özgün bir çalışmayı içeriyorsa, burada korunan yarar fikri mülkiyet hakkıdır. Eser özelliğinde olmayıp, özel bilgiler içeren verilerin söz konusu olduğu bazı hallerde ise özel hayatın gizliliği ve sırrın dokunulmazlığı korunmak istenen hukuki yararlardandır. 

244. maddenin ilk ve ikinci fıkralarında korunmak istenen hukuki yararlar, Avrupa Siber Suç Sözleşmesinin 4. ve 5. maddelerine benzer özellikler taşır. Buna göre sözleşmenin 4. maddesinde; özetle, kayıtlı bilgisayar veri ve programlarının bütünlüğü ve sağlıklı işlev görmesi sağlanmak istenirken, 5. maddesinde bilgisayar sabotajıyla ilgili olarak kasıtlı şekilde bilgisayar sistem veya verilerine zarar verilmesi sonucu bundan etkilenen bilgisayar veya telekomünikasyon operatörü ve kullanıcılarının hukuki yararı korunmak istenmiştir.[19]

Bu suç bazen zimmete, bazen hırsızlığa, azen dokunulmazlığa, bazen güveni kötüye kullanma suçuna benzemektedir. Sayılan suçların örneğin hırsızlığın mal üzerinde işlenmesinin zaruri olması, verinin ise mal olarak kabul edilmesinin mümkün bulunmaması, dolandırıcılıkta ise hile ile bir kişinin kandırılmasının gerekmesi, bilişim sistemlerinin ise kandırılmasının söz konusu olmaması sebebiyle klasik hırsızlık ve dolandırıcılık suçlarının hiçbir zaman gerçekleşemeyeceği ileri sürülmüştür[20].

Örnek vermek gerekirse, bir verinin sahibinin rızası olmaksızın bilişim sisteminden başka bir yere gönderilmesinde klasik hırsızlık suçunun oluştuğunu söyleyebilmek için verinin bir mal olarak kabulü zaruridir. Çünkü hırsızlık suçunun konusunun mal olması gerektiği madde metninde belirtilmiştir. Ancak veriyi bir mal olarak kabul etmek mümkün olmadığından bu maddenin 2. fıkrasında belirtilen suçu oluşturucaktır. Bu örnekleri diğer suçlara da teşmil etmek mümkündür. Ancak içbir zaman hırsızlık suçunun oluşmayacağını söylemek doğru bir kanaat olmayacaktır. Aynı maddenin 4. fıkrasında ise, maddede tanımlanan suçların işlenmesi suretiyle kendisi ya da başkası yararına haksız çıkar sağlama halinde başka bir suçu oluşturmaz ise bu fıkra gereğince cezalandırılacağı belirtilmektedir. Bu halde sayılan suçlarla maddede tanımlanan suçlar aslında aynı hukuki yararı korumaktadır diyebiliriz. Bilişim suçunun farklı nitelik taşıması nedeniyle aslında dolandırıcılık, hırsızlık, inancı kötüye kullanma, zimmet suçlarının koruduğu hukuki yararlar, bu suçun da koruduğu hukuki yararlardır[21]

244. maddenin ilk ve ikinci fıkralarında korunmak istenen hukuki yararlar, Avrupa Siber Suç Sözleşmesinin 4. ve 5. maddelerine benzer özellikler taşır. Buna göre sözleşmenin 4. maddesinde; özetle, kayıtlı bilgisayar veri ve programlarının bütünlüğü ve sağlıklı işlev görmesi sağlanmak istenirken, 5. maddesinde bilgisayar sabotajıyla ilgili olarak kasıtlı şekilde bilgisayar sistem veya verilerine zarar verilmesi sonucu bundan etkilenen bilgisayar veya telekomünikasyon operatörü ve kullanıcılarının hukuki yararı korunmak istenmiştir.[22]

D - Maddi  Öğe:

TCK’nın 244. maddesinin birinci fıkrasında suçun unsurunu oluşturan seçimlik hareketler  “bilişim sisteminin işleyişinin engellenmesi’’ ve  “sistemin işleyişinin bozulması’’ dır. Maddede yer aldığı şekliyle, bilişim sisteminin işleyişi genel olarak veri işleme faaliyeti anlamına gelmekte olup bu haliyle fıkrada veri işleme faaliyetinin engellenmesi ya da bozulması düzenlenmiştir[23]. Yasakoyucu, engellemenin ve bozmanın tanımına yer vermemiştir. Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki tanım[24] dikkate akındığında, bilişim sisteminin işleyişinin engellenmesi,  bilişim sisteminin bozulması ise sistemin veri işleme faaliyetini yapamayacak hale getirilmesi olarak tanımlanabilmektedir[25].  

1.      Fail

Suçun faili herkes olabilir.

2. Mağdur

Suçun mağduru açısından bu suçlar ayrı bir özellik taşımamaktadır. Bilişim sistemi üzerinde hak sahibi olan kişi o bilişim sistemine karşı işlenen suçların mağdurudur[26]. Mağdurun gerçek kişi olma olasılığı olduğu gibi, tüzel kişi olmasıda mümkündür. Bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi durumunda, verilecek ceza maddenin üçüncü fıkrası uyarınca cezası yarı oranında artırılır. 

3. Hareket - Netice

Kanunkoyucu suçu seçimlik hareketli olarak düzenlemiştir. Seçimlik hareketli suç, kanuni neticenin birden fazla hareketle meydana geldiği suçlara denilmektedir.Sayılan hareketlerden yanlızca birinin yapılması neticesinde suç gerçekleşmektedir. 244. maddenin birinci fıkrasında, bir bilişim sisteminin işleyişnin engellenmesi veya bozulması suçun maddi unsurudur. İkinci fıkrasında ise, bir bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma, sisteme veri yerleştirme, var olan verileri başka bir yere gönderme eylemleri suçun maddi unsurudur. Bir bilişim sisteminin geneline yönelik bir suç söz konusu olduğundan, bilişim sisteminin bütünlüğünün maddede tarif edilen hareket tarzlarından biriyle işlenmesi mümkündür. Sayılan hareketleri ayrı ayrı incelemekte fayda vardır;

Sistemin işleyişini engelleme: Bu durum gerçekleştiği takdirde bir bilişim sisteminin söz konusu olmayıp normalde yerine getirdiği fonksiyonlarını ifa etmesi engellenmektedir. Fail sistemi bozmamaktadır. Sistemin çeşitli yöntemlerle sürekli ya da geçici olarak işlem göremesinin engellenmesidir. Burada yanlızca sistemin işleyişinin engellenmesi veya bozulmasından bahsedilmiş olup bunun sistemin yazılmasına veri aracılığıyla müdahale edilerek gerçekleştirileceğine ilişkin açık bir hükme yer verilmemiştir. Maddeye ilişkin kabul edilen genel görüş ise, sisteme veri yoluyla müdahale yanında sistemin işleyişini engelleyen ya da bozan her türlü müdahelenin de bu madde kapsamında değerlendirilmesi yönündedir[27].  

Sistemin işleyişini bozma: Bir bilişim sisteminin normalde yapması gereken işlevlerinin değişikliğe uğramasıdır. Bu eylem dışarıdan sisteme yapılacak fiziksel bir etki olabileceği gibi sistemdeki veri ve programlara ilişkin eylemlerle de gerçekleştirilebilir[28]

Sistemdeki verileri bozma: Bir bilşim sistemindeki verilerin kullanılamayacak oranda zarar görmelerini ifade eder. Verinin yok edilemesinden farklı olarak, burada verinin tasarruf alanından çıkartılmaması ya da ortadan kaldırılmaması söz konusudur[29]

Sistemdeki verileri yok etme: Verilerin sistemdeki varlıklarını yok etmek ile kast edilen bu bilgilere normal ve olağan ulaşma yollunun kalmamasıdır. Verinin yok eilmesinin, verinin varlığına son verilmesi, ortadan kaldırılması ve verinin tamamen ya da büyük güçlüklerle elde edilebilecek şekilde tasarrufundan çıkartılması olarak tanımlandığında, verinin silinmesi de verinin yok edilmesi olarak değerlendirilir[30].

Sistemdeki verileri erişilmez kılma: Veri ne yok edilmekte ne de bozulmaktadır, fakat verilere ulaşım için gereken işlem bağı koparılmaktadır[31]. Veri içerik bakımından bütünlüğünü korumakla birlikte, veriye olağan şekilde erişim engellenmektedir.

Sistemdeki verileri değiştirme: Verilere başka bir görünüm kazandırma, başka bir biçime sokmaktır[32].

Sisteme veri yerleştirme: Sistemde bulunan verilerin başka bir bilişim sistemine aktarılmasıdır[33].

Var olan verileri başka bir yere gönderme: Burada verilerin kopyalanması kastedilmektedir. Kopyalama işleminin nereye yapıldığının bir önemi yoktur. Bilişim sistemi içerisindeki verilerin başka bir yere gönderilmesi hükmü, TBMM’ye sunulan Tasarının sistem ve veriye müdahaleyi düzenleyen 347. maddesinde yer almamaktadır. TBMM Adalet Komisyonu tarafından madde değiştirilmiş ve bu maddeye ekleme yapılmıştır. 

Suçun sonucu hareketten ayrılmaktadır.  Hareketle birlikte sonuç da meydana geldiğinden yani hareket ve netice yer ve zaman bakımından birbirinden ayrılmadığından bu tür suçlara ‘neticesiz’ suç olarakda nitelendirilmektedir[34]

244. maddenin üçüncü fıkrasında ise, bu fiillerin bir banka veya kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında arttırılacağı şeklinde düzenlenmiştir.

Son olarak, 244. maddenin dördüncü fıkrasında, maddenin diğer fıkralarında sayılan fiilerin işlenmesi halinde kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması durumunda, hapis ve para cezası öngörülmüştür. Bu fıkra hükmüne ilişkin cezaya hükmedilebilmesi için, fiilin daha ağır bir cezayı gerektiren başka suçu oluşturmaması gerektirir[35].

E - Manevi  Öğe:

Bu madde de düzenlenmiş olan suç bakımından, kastı oluşturan saikin önemi yoktur. Seçimlik olarak öngörülen suç fiilleri doğrudan kastla işlenebilir. Failin bilinci ve iradesi ile gerçekleştirilebilir. 

 F - Suçun Özel Görünüş Şekilleri:

1. Teşebbüs

Suç şekli bir suç olup hareketin gerçekleştirilmesi ile tamamlanacaktır. Ancak, failin, bilişim sistemninin işleyişini engelleme veya bozma ya da bir bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma, sisteme veri yarleştirme, var olan verileri başka bir yere gönderme eylemlerinden birisini gerçekleştirmek için elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaması durumunda YTCK’nın 35/1.  maddesi uyarınca teşebbüsten dolayı sorumlu tutulması gerekir. 

Seçimlik hareketlerden birinin gerçekleştirilmiş ancak bir diğerinin gerçekleştirilmemiş ya da gerçekleştirilmekle birlikte istenen sonucun alınamamış olması durumunda suçun oluşmadığından söz edilemez. Seçimlik hareketlerden birinin gerçekleştirilmesi suçun oluşması için yeterlidir. 

2. İştirak

Bu suça iştirakin her hali mümkündür. 

3. İçtima

Failin, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, zincerleme suça ilişkin YTCK’nın 43/1. maddesi uyarınca bir cezaya hükmedileceği gibi, aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da 43/2. maddede hükmü uyarınca bir cezaya hükmolunur. Bu cezada, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artıtılır. 

Failin birden fazla kişiye karşı birden fazla farklı eyleminin bulunması durumunda suç çokluğundan söz edilir. Bu durumda fail hakkında gerçek içtima hükümleri uygulanır. 

G - Yaptırım :

Bir bilişim sisteminin işleyişini engelleyen veya bozan fail, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Yine bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi ise, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

Maddenin üçüncü fıkrasında, bu fiilerin bir banka veya kredi kurumuna ya da bir kamu kurum veya kuruluşuna ait bilişim sistemi üzerinde işlenmesi durumunda, verilecek ceza yarı oranda arttırılır, şeklinde düzenlenmiştir. 

Maddenin dördüncü fıkrasında ise, birinci ve ikinci fıkrada tanımlanan fiillerin işlenmesi suretiyle kişinin kendisinin veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlamasının başka bir suç oluşturmaması halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.  

BANKA VEYA KREDİ KARTLARININ  KÖTÜYE   KULLANILMASI SUÇUNUN  ANALİZİ

A - Madde Metni :

5237 sayılı YTCK’nın “Banka ve Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması” kenar başlıklı 245. maddesi;

“ (1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(2) Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(3) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(4) Birinci fıkrada yer alan suçun;

a)      Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,

b)      Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,

c)      Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,

Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.”şeklinde düzenlenmiştir.

B - Genel Olarak :

Bu maddeye ilişkin uygulamada özellikle ülkemizde en çok karşılaşılan suçlardan biri banka ve kredi kartalarının kötüye kullannılması fiileridir. Bu maddeyle ilgili ihlaller ETCK zamanında 525/b-2 maddesini karşılamaktaydı. Ancak uygulamada çok sık rastlanmasının neticesinde ayrı bir madde olarak düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde, maddenin banka veya kredi kartlarının hukuka aykırı olarak kullanılması suretiyle bankaların veya kredi sahiplerinin zarara sokulmasının, bu yolla çıkar sağlanmasının önlenmesi ve failleri cezalandırılması amacıyla kaleme alındığı belirtilmiştir. 

D - Korunan Hukuki Yarar :

Madde gerekçesinde, banka veya kredi kartlarının hukuka aykırı olarak kullanılması suretiyle bankaların veya kredi sahiplerinin zarara sokulmasını, bu yolla çıkar sağlanmasını önlemek ve failleri cezalandırmak amacıyla düzenlenmiştir. Yine madde gerekçesinde belirtildiği üzere, korunan hukuki değer hırsızlık, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma suçlarında ve shtecilik suçlarında korunan ile aynıdır. Yani; hırsızlık suçunda korunan hukuki yarar zilyetlik, dolandırıcılık suçunda korunan hukuki yarar 3. kişilerin iyi niyeti ve sahtecilik suçunda ise belgelere olan güven duygusudur. Bu durumda maddenin koruduğu hukuki yarar, suçun işleniş şekillerine göre bunlardan birisi olacaktır. 

E - Maddi Öğe :

Düzenlenen bu suç, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunun maddi unsuru, başkasına ait bir banka veya kredi kartını sahibinin veya kendisine iadesi gereken kişinin rızası olmaksızın menfaat sağlamak için kullanmak veya kullandırtmak veya başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üretmek, satmak, devretmek, satın almak ve kabul etmektir.  

1.  Fail

Suçun faili herkes olabilir. Maddenin dördüncü fıkrasında birinci fıkrada yer alan suça atıf yapılmıştır;

a-      Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birirnin,

b-      Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,

c-      Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, 

Zararına olarak işlenmesi durumunda, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunamaz şeklindedir.  

2. Mağdur

Mağdur herkes olabilir.

3.  Hareket – Netice

Suçun oluşabilmesi için, burada sayılan seçimlik hareketlerden yanlızca birinin gerçekleştirilmesi yeterlidir. Ayrıca son fıkrada geçen “sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan banka veya kredi kartıyla hukuka aykırı yarar sağlama” suçundan dolayı cezaya hükmedilmesi için, fiilin daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturmaması gerekir.

Madde metninde geçen “her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse” ibaresiyle kartın nasıl ele geçirildiğinin bir önemi olmadığı vurgulanmak istenmiştir. Buna göre, kartın çalıntı, buluntu, kullanıldıktan sonra yerine geri bırakılmak üzere alınan veya mağdurun rızası ile alınması arasında bir fark gözetilmemiştir. Halbuki; banka tarafından düzenlenen kartın henüz kullanıcısına teslim edilmeden çalınıp ATM makinesinde kullanılması olaylarında, Yargıtay bu durumu klasik dolandırıcılık suçu olarak değerlendirmekteydi.[36] Kart ve şifrenin, kart kullanıcısının rızasıyla, failin eline geçmesi ancak makineden çıkan paranın kart kullanıcısına verilmemesi durumunda ise Yargıtay 765 sayılı TCK m. 491/3’te düzenli hırsızlık suçunun oluştuğunu belirtmekteydi.[37] Bugün ise 5237 sayılı YTCK’nın getirdiği açık düzenleme sayesinde, benzer olaylar karşısında tereddüde yer olmaksızın YTCK md. 245/1 uygulanacaktır.

“Her ne suretle olursa olsun ele geçiren” kavramının değişik şekillerde meydana gelebileceği, verilmiş Yargıtay kararlarında da görülmektedir. Bunlara örnekler; banka tarafından başkası adına düzenlenerek gönderilen kredi kartını ele geçirme[38], banka şubesindeki güvenlik görevlisinin müşteri adına gelen teslim formunu imzalayarak bankamatik kartını haksız şekilde ele geçirmesi[39], gasp ederek kredi kartını elde etme[40], ATM makinesinde unutulan kartı mal edinme[41], ATM makinesine önceden yazılmış şifreden faydalanma[42], müştekinin düşürdüğü cüzdandan alınan kredi kartının kullanılması[43], kredi kartını çalma[44] yollarıyla ATM makinelerinden para çekme fiileri olarak görülür.

Banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu, ATM makinesinden para çekilme yoluyla işlenmesi dışında; failin elde ettiği kartla para çekmeden kendi hesabına para aktarması[45], kartın bağlı bulunduğu hesabın kullanılarak kendi adına hisse senedi alınması[46], müşterilerin kredi kartlarının müşterilerin haberi olmaksızın iki kez POS makinesinden geçirilerek harcama makbuzlarına imza atılması[47], hesap bildirim cetvellerinin ele geçirilerek belgelerdeki bilgilerden yararlanıp failin kendisine ait kredi kartının manyetik şeridini yeniden kodlamak suretiyle mal siparişinde bulunması[48], boş kredi kartlarının yurtdışındaki kişilerin kredi bilgilerinin kartların manyetik bölümüne aktarılması ve isimlerinin kartlara kabartmalı olarak yazılarak para çekilmesi ve alışveriş yapılması[49], sahte üretilmiş banka kredi kartlarına yabancı ülke banka kredi kartı sahibi kişilere ait bilgileri bilişim sisteminde yer alan program ve verilerden yararlanarak zarar verilmesi ve haksız çıkar sağlanması[50] karşılaşılan olaylar arasındadır. 

Yukarıda geçen benzeri olaylarda dikkat edilmesi gereken nokta, olayda başkalarına ait kredi veya banka hesaplarıyla ilişkilendirme unsuru bulunuyor ise YTCK 245/2 maddesinin uygulanması gerektiği; eğer böyle bir hesap bulunmuyor, sadece sahte oluşturulan kredi veya banka kartı aracılığıyla yarar sağlama söz konusu ise YTCK 245/3 maddesinin uygulanması gerektiğidir.[51]

E - Manevi Öğe :

Banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunun failinde genel kast aranır. Bu suçun işlenmesinde fiilin fail tarafından bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesi yeterlidir. Suçun taksirle işlenmesi mümkün değildir.

F - Suçun Özel Görünüş Şekilleri :

1. Teşebbüs

Madde düzenlemesindeki tüm fıkralar teşebbüse elverişlidir. Fail, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle sonuçlandıramaz ise YTCK madde 35/1 uyarınca teşebbüsten sorumlu olucaktır. 

2. İştirak

Suça iştirakin her şekli mümkündür.

3. İçtima

Fail, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın kullanrak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, bir kişiye karşı aynı suçu birden fazla işlemiş de olsa zincirleme suça ilişkin YTCK’nın 43. maddesi uyarınca bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır[52]

G - Yaptırım :

YTCK’nın 245. maddesinin birinci fıkrasındaki eylemleri işleyenler, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar. İkinci fıkrasında  fail, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası ile ve üçüncü fıkrada, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılması kabul edilmiştir.  

 

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Teknoloji insanların yaşamını kolaylaştırması, hızlandırması, özgürleştirmesi gibi birçok imkan sağlamaktadır.  Ancak getirdiği tüm avantajların yanında kavram olarak yabancı olduğumuz ‘bilişim suçu’ kavramınıda beraberinde getirmiştir. Bu suçu doğru şekilde değerlendirmek ve analiz edebilmek için küresel bir olgu olarak kabul etmek gerekmektedir. Ülkemizde de hızla yayılan teknoloji ve her semtte karşımıza çıkan internet cafeler ile bilişim suçunun yayılması hızla artmaktadır. Bilişim suçu ile mücadelede başarılı olabilmek için, sürekli gelişen teknolojiyi takip eden eğitimli presonel yetiştirilmeli ve bu konuda eğitimli kimseler tarafından seminerler düzenlenmelidir. Ayrıca bu suçların işlenmesini önleyecek, ceza hukuku açısından caydırıcı düzenlemeler yapılmalı ve suç kavramları detaylı şekilde ortaya koyulmalıdır.  

Son olarak; bilişim sistemlerinin ortaya çıkış nedenlerinin esasında bireylerin düşünce ve ifadelerini aktarma ve paylaşma aracı olarak kullanılması olduğu da unutulmamalıdır. Bu nedenle, bilişim alanıyla ilgili düzenlemeler yapılırken her zaman birey ve düşünce özgürlüğüne[53] ilişkin evrensel prensipler ve bireylerin bilgi edinme hakkı, haberleşme hürriyeti gibi temel hakları da göz önünde bulundurulmalıdır. 

                                                                                           

AV. BURCU TÜFEKÇİ

 


[1] Yılmaz Zekeriya, Gerekçeli ve Tutanaklarla Yeni Türk Ceza Kanunu, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2004, s.329-330

[2] Bilişim sisteminin kısımlarına genel amaçlı işlem yapabilme özelliğine sahip olup bir sisteme bağlı olarak çalışan ATM makineleri, bilgisayara bağlı yedek kopyalama aygıtları, CD ve DVD okuyucu aygıtları sayılabilir.

[3] Avrupa Siber Suç Sözleşmesi Madde 2: “-Hakısz Erişim- Her bir taraf devlet bir bilgisayar sisteminin tamamı veya herhangi bir bölümüne haksız veya kasıtlı olarak erişilmesini suç kapsamına almak için gerekli kanunui düzenlemeyi yapmalı, gerekli önlemleri almalıdır.” Bu maddede görüldüğü gibi YTCK m. 243’ten farklı olarak, bilişim sistemine haksız erişim yalnızca suç olarak sayılmış, sistemde kalmaya devam etmek unsuru ise aranmamıştır.

[4] Dülger Murat Volkan, Bilişim Suçları, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2004, s.231-214

[5] Yazıcıoğlu, ‘Bilgisayar Ağları ile İlgili Suçlar Konusunda Türk Ceza Kanunu 2000 Tasarısı’, Uluslar arası Internet Hukuku Sempozyumu, 21-22 Mayıs, DEÜ.yayını, İzmir, 2002, s.465

[6] Karagülmez, A., s.167

[7] Karagülmez, A., s.167-168

[8] www.tbmm.gov.tr/

[9] Suçun oluşması için zararın meydana gelmesinin aranmadığı, sadece zarar tehlikesinin doğmasıyla yetinilen  suçlar tehlike suçlarıdır. Bu suçlarda korunan hukuki yarar açısından, sadece tehlike (zarar doğması imkanının bulunması) söz konusudur. Kurt, L., a.g.e., s.152

[10] Sonucun meydana gelmesinden sonra hemen bitmeyip bir süre devam eden suçlara “mütemadi suç” denir. Bu suçlar tamamlandığı halde bitmeyen suçlardır. Ancak temadinin kesilmesi ile suç tamamlanmış olmaktadır. Kurt, L.,a.g.e.,s.153

[11] Kurt, L.,a.g.e.,s.149

[12] Necati Meran, “Yeni Türk Ceza Kanunu’nda Sahtecilik - Malvarlığı - Bilişim Suçları ile Ekonomi ve Ticaret Alanında Suçlar”, Seçkin Yayıncılık, Ankara, Eylül 2005, s. 366

[13] “Girme” sözcüğü fiziki bir yeri alanı anlattığından elektronik yapıdaki (sanal alandaki) bilişim sistemine, girme değil, “erişim” söz konusu olur. Erişim, kamusal telekomünikasyon ağları yoluyla, bir kuruluşun yerel ağı (LAN) veya intranet’i gibi bir ağ üzerinden başka bir bilgisayar sistemine girmeyi de içine alır. “Hukuka aykırı erişim” le, bilgisayar sistem ve verilerinin güvenliğine, yani gizlilik, bütünlük ve kullanıma açıklığa yönelik tehlikeli tehdit ve saldırılar şeklindeki suçlar kapsanmıştır. Kurt, L.,a.g.e., s.155

[14] Meran Necati, Yeni Türk Ceza Kanununda Sahtecilik-Malvarlığı Bilişim Suçları İle Ekonomi Ve Ticaret Alanında Suçlar, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2005, s. 367

[15] Meran, N., S.367

[16] Atuk-Gökcen-Yenidünya, Ceza Hukuku Genel, s. 450

[17] Karagülmez, L., a.g.e., s.186

[18] Dülger, Bilişim Suçları, s. 231

[19] http://conventions.coe.int/Treaty/en/Reports/Html/185.htm 

[20] Yazıcıoğlu, R. Yılmaz,  ‘Bilişim Suçları’,Hukuki Perspektifler Dergisi, 2004, Sayı:2, s. 144 

[21] Kurt, L.,a.g.e.,s.163

[22] http://conventions.coe.int/Treaty/en/Reports/Html/185.htm 

[23] Ketizmen Muammer, ‘Türk Ceza Hukukunda Bilişim Suçları’, Adalet Yayınları, 2008, s.129 

[24] TDK ‘Güncel Türkçe Sözlük’, www.tdk.gov.tr; ‘Engellemek:Birşeyin yapılmasınıönlemek, Bozmak:Birşeyin kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek olarak tanımlanmıştır.’

[25] Kezitmen, M., a.g.e., s. 129

[26] Kurt, L.,a.g.e.,s.163

Yazar özellikle ‘hak sahibi olma’ terimini kullandığını belirtmiştir ve bunu şöyle açıklamıştır; ‘Bilişim sisteminin üzerinde hak sahibi olmak, ya mülkiyet hakkı sahibi olmakla, ya da başka bir ksım sözleşmelerle (kira, ariyet, finansal kiralama gibi) elinde bulundurmakla söz konusu olabilir. Örneğin finansal kiralama yoluyla almış olduğu bilgisayarları ticari bir üretimde kullanan kiracının bilgisayarlar üzerinde mülkiyet hakkı bulunmamakta, finansal kiralama şirketi sistemlerin sahibi bulunmaktadır. Bu konumda olan kiracının bu sistemler üzerinde bulunan zilyetlik hakkı gereğince suçun mağduru olduğu kabul edilecektir. Bu örnekte, finansal kiralama şirketi, sistemler üzerinde mülkiyet hakkı bulunsada, bu suç temelde mülkiyet hakkını korumadığından, suçun mağduru kabul edilemeyecektir.’  

[27] Bkz. Kurt, s. 164-166Karagülmez, s.188Dülger, s. 234-235, Meran, s. 371, Ketizmen, s. 131

[28] Yazıcıoğlu R. Y., a.g.e., s. 371

[29] Ketizmen M., a.g.e., s. 139

[30] Bu koudaki görüşler için bakınız; Ketizmen, s. 139, Dülger, s. 236Meran, s. 372, Kurt, s. 168

[31] Meran N., a.g.e., s. 372

[32] Yazıcıoğlu R.Y., a.g.e., s. 262

[33] Dülger M. V., a.g.e., s. 237

[34] Artuk-Gökçen-Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümleri, s. 443-444

[35] Sanığın sahte olarak oluşturulan banka kredi kartlarına yabancı ülke banka kredi kartı sahibi kişilere ait bilgileri, bilişim sisteminde yer alan program ve verilerden yararlanarak zarar vermek ve haksız çıkar sağlamak için nakletme eyleminin bir bütün olarak TCK’nın 525/a-2 ve 80. (YTCK’nın 244/4, 43) maddelerine uygun zincirleme tek suç oluşturduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde uygulama yapılması, (6. CD. 31.01.2002, 15823/883)

[36] 6. CD, KT. 24.03.1999, E.1998/12638, K.1999/1628

[37] 6.CD KT. 26.04.1999, E.1999/2418, K. 1999/2370

[38] 1. CD, 31.3.2003, E.7628, K. 862

[39] 1. CD, 17.02.2004, E.12910, K. 827

[40] 6. CD, 5.02.2002, E.16231, K.1149

[41] 6. CD, 25.03.2002, E.1896, K.3608

[42] 6. CD, 8.11.2001, E.13636, K.13515

[43] 11.CD, 22.11.2002, E.8953, K.9326

[44] 6.CD, 11.04.2002, E.2418, K.4937

[45] 6.CD, 19.2.2002, E.2001/17625, K.2002/2108

[46] 6.CD,21.5.2001, E.2001/7716, K.2001/8463

[47] 11.CD, 6.6.2002, E.2002/4342, K.2002/5394

[48] 6.CD, 29.11.2000, E.2000/4851, K.2000/8874

[49] 6.CD.,24.1.2002, E.2001/15426, K.2002/412

[50] 6.CD, 31.1.2002, E.2001/15823, K.2002/883 

[51] Kurt, L., a.g.e., s.189-190

[52] Meran N., a.g.e., s. 383

[53]AİHS Madde 10: - İfade özgürlüğü- 1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.